Tornado Cash, kurucu ekibinin devam eden yaptırımlarına ve hukuki mücadelelerine rağmen 2024’ün ilk yarısında mevduat hacminde şaşırtıcı bir artışa tanık oldu.
Flipside Crypto’nun verilerine göre Tornado Cash, bu yılın ilk altı ayında yaklaşık 1,9 milyar dolar mevduat aldı ve bu rakam, 2023 yılı boyunca toplanan toplam mevduat miktarına göre yüzde 50’lik bir artışı temsil ediyor.
Tornado Cash, kripto piyasasında ilgi görmeye devam ediyor
Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC), Lazarus Group’un protokolü kullanarak yaklaşık 455 milyon dolarlık yasadışı parayı akladığının ortaya çıkmasının ardından Ağustos 2022’de Tornado Cash’e resmen yaptırım uyguladı. OFAC yaptırımları, protokolle etkileşime giren herkesin bir “kara listeye” alınması anlamına geliyor; bu kişilerin cüzdanlarının yasalara uygun tüm kripto para borsalarında kabul edilmesi yasaklanıyor.
Kısacası, kripto karıştırma protokolüyle etkileşime giren herhangi bir cüzdanın, o kriptoyu merkezi bir borsadan itibari paraya çekmesi son derece zor olacaktır. Bu yaptırımlara rağmen, karıştırma hizmeti, haksız yere elde edilen fonların akışını gizlemek isteyen büyük bilgisayar korsanı grupları için popüler bir adres olmaya devam ediyor.
Onchain verileriyle dikkat çekti
Blockchain analitik firması Arkham Intelligence’ın verilerine göre, 100 milyon dolarlık Poloniex borsası açığının arkasındaki hacker, mayıs ayından bu yana miksere 76 milyon dolar aktardı. Ayrıca, HECO Bridge ve Orbit Chain istismarlarının ardındaki kötü niyetli varlıklar, yılın ilk yarısında sırasıyla 166 milyon dolar ve 48 milyon doları Tornado Cash’e aktardı.
18 Temmuz’da Hindistan’daki kripto para borsası WazirX’e yapılan 235 milyon dolarlık saldırıda kullanılan doğrulanmış cüzdan adreslerinden birinin, Tornado Cash yoluyla finanse edildiği ortaya çıktı. Kripto para sektöründen bazı isimler, ilk olarak 2022’de açılan ve devam eden bir dava yoluyla Tornado Cash yaptırımlarına itiraz ediyor.
Davacılar, Tornado Cash’e yaptırım uygulanmasının “yasadışı ve anayasaya aykırı” olduğunu, çünkü anonim karıştırma hizmetinin bir ülke veya “kurum” olarak görülemeyeceğini ve engellenmesinin ABD Anayasası uyarınca ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğini savundu.